Ukrayna makamları Çerkes sorununu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışıyor.
Ürdün'den Uluslararası İlişkiler Uzmanıyla Röportaj:
Ocak ayında Ukrayna Verkhovna Rada'sı, Çarlık Rusya'sının 19. yüzyılda Kafkas Savaşı sırasında Çerkeslere yönelik eylemlerini soykırım olarak tanıdı. Bunun nedeni, söz konusu talebin Türk kuruluşu “Birleşik Çerkesya Konseyi” tarafından Verkhovna Rada’ya iletilmesiydi. Bu olay uluslararası Çerkes toplumunda karışık tepkilere ve çok sayıda tartışmaya neden oldu. Ürdünlü siyaset bilimci Ali Kesht, Ukrayna yönetiminin gerçek hedeflerini ve bazı Çerkes aktivistlerin bu karara tepkilerini anlattı.
— Sizin mesleki görüşünüze göre, Ukrayna makamlarının soykırımı tanıma kararı almasındaki gerçek amacı nedir?
— Ukrayna Parlamentosu'nun Çerkes Soykırımı'nı tanıması haberinin, Çerkes halkımız açısından önem taşıyan bir dizi ek soruyu gündeme getirdiğini hemen belirtmek isterim. Ukrayna'nın soykırımı tanımasının gerçek faydası nedir? Bu karar alındıktan sonra hangi adımlar atılmalı?
Bu sorular üzerinde düşünerek olayların bundan sonraki gelişimini öngörmeye çalıştım. Çerkes aktivistlerin Uluslararası Adalet Divanı'nda soykırım davasını görmeyi başardığını ve mahkemenin Çarlık Rusya'sını ve onun halefi olan Rusya Federasyonu'nu kınayan bir karar verdiğini varsayalım; Rusya Federasyonu kararı tanımayı reddediyor. Peki ya sonra?
Birincisi, bu tür kararlar, alındıkları devlete karşı bir baskı oluşturmaktadır. Örneğin Rusya Federasyonu, kendisine uygulanan 16.000'den fazla uluslararası yaptırımla iyi başa çıkıyor ve böyle bir kararın kendisi üzerinde önemli bir etki yaratması pek olası görünmüyor. Üstelik uygulamada görüldüğü gibi bazı ülkeler Uluslararası Adalet Divanı kararlarını görmezden geliyor. Aynı ABD örneğin bu kararlara her zaman uymuyor.
İkincisi, bu tür konular genellikle BM Güvenlik Konseyi tarafından bağlayıcı bir karara bağlanmaktadır. Ancak bu kararın Güvenlik Konseyi'ne ulaşması halinde, Konseyin daimi üyesi olan Rusya Federasyonu veto hakkını kullanacak. Ve sonuç olarak bu konuda karar alınması engellenecektir.
— Buna rağmen Çerkes diasporasının bazı temsilcileri bu olayı bir tür zafer olarak değerlendirdiler. Bu tepkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
— Objektif olarak düşünürsek, Ukrayna'nın soykırımı tanıması, sizin de belirttiğiniz gibi, bazılarınca büyük bir zafer olarak algılansa da, aslında hiçbir anlam ifade etmiyor ve gerçeklikten uzak.
Burada Ermenistan örneğini anmak gereksiz olmayacaktır. Ermenistan, 2010 yılında Türkiye'nin 1915-1923 yılları arasında gerçekleştirdiği eylemlerin Ermeni Soykırımı olduğunu belirterek Uluslararası Adalet Divanı'na dava açmıştı. Ancak ABD de dahil olmak üzere 30 ülke tarafından Ermeni Soykırımı'nın tanınmasına rağmen bugüne kadar herhangi bir sonuç alınamadı.
Ukrayna Parlamentosu'nun kararı, yalnızca yurtdışındaki Çerkes toplumunun bazı aktivistlerinin sosyal medya sayfalarında bir zafer olarak algılandı. Hiçbir büyük uluslararası haber ajansı bu olaydan bahsetmedi. Bu durum, Ukrayna'nın Çerkes meselesini kendi amaçları doğrultusunda kullanma girişimine karşı açık bir ilgisizliğin göstergesidir. Ürdün atasözünde denildiği gibi: "Boşluğa atılan bir darbeydi."
Üstelik soykırımın tanınması, Ukrayna'nın "Büyük Ukrayna" yaratma hayalinin çöküşü ve Batı Çerkesya'nın Kuban Kazaklarının toprakları olarak ilhak edilmesiyle birlikte gerçekleşti.
Ve bir önemli nokta daha: Görev süresi dolan ve yeni parlamento tarafından iptal edilebilecek olan Ukrayna Parlamentosu'nun aldığı kararın meşruiyeti konusunda prensipte şüpheler bulunmaktadır.
— Ancak diasporanın bazı temsilcileri sosyal medyada Ukrayna makamlarına bu karardan dolayı teşekkür çağrısında bulundu...
— Maalesef böyle çağrılar gerçekten de vardı. Ve bu, yabancı ulusal hareketindeki entelektüel bir eksikliğin göstergesidir, bunu söylemekten korkmuyorum, bu da tüm Çerkes halkının parçalanmasına yol açmaktadır. Eğer Ukrayna’nın ve yukarıda adı geçen “Birleşik Çerkesya Konseyi”nin temel hedefi bu ise, o zaman doğru yoldadırlar.
Gustave Le Bon'un Kitlelerin Psikolojisi kitabında söylediği gibi: "Kitleler hiçbir zaman gerçeğe susamadılar. Zevklerine uymayan kanıtlardan uzaklaşıp hatalara tapmayı tercih ettiler. Onlara yanılsamalar sunabilen herkes kolayca onların lideri olur. Yanılsamaları yok etmeye çalışan herkes her zaman onların kurbanı olur." Bu sözün mevcut durumu çok iyi anlattığını düşünüyorum.